Aylardan Ramazan, günlerden Pazartesi… Gözle görülemeyecek kadar küçük bir virüsün hepimizi evlerimize kapattığı, birçok ocağa ateş düştüğü, acziyetimizi iliklerimize kadar hissettiğimiz zor ve imtihan dolu günlerdi.
Dostlarımız, sevdiklerimiz, en kıymetlilerimiz gözümüzün önünde bu ağır musibete mâruz kalıyor; kimi yüreğimizi ağzımıza getiriyor, kimi ise “emir büyük yerden” diyerek sonsuzluk gemisine binip dönülmez bir sefere çıkıyordu. Geride kalanların payına ise derin bir hüzün, tarifsiz bir acı düşüyordu.
Böyle zamanlarda konuşmak da zordu, bir şeyler yazmak da… Ama söz, bir sorumluluktu ve biz yine de bir şeyler söylemeliydik. Kalbe dokunan, hayatta karşılığı olan, yorulan ruhlarımıza nefes aldıran; bir nebze olsun iyi gelen, iyi hissettiren sözler…
Hani der ya Cahit Zarifoğlu: “Bir kalbiniz vardı, hatırlayın..!”
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.